Haftanın Kitapları: 31.01.2013

Açık Dergi
-
Aa
+
a
a
a

der. Özden Terbaş

Sinema ve Psikanaliz

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2012,

büyük boy, 110 s.

“Psikanaliz Kitaplığı,” 2010 yılında Türkiye Psikanaliz Çalışma Grubu Psike İstanbul tarafından –İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları ile işbirliği içinde– hayata geçirilen bir proje. En basit ifadeyle, Türkiye’de psikanalizin tanıtılması ve yaygınlaştırılması amacıyla atılan adımlardan biri... Söz konusu kitaplığın en yeni kitabı da Filmler ve Bilindışı alt başlığını taşıyan Sinema ve Psikanaliz isimli çalışma. Kitapta bir araya getirilen yazılarla birlikte, Psike İstanbul bünyesindeki psikanalistler, psikanalist adayları ve izleyenlerin katılımlarıyla gerçekleştirilen "Sinema Akşamları" toplantılarını okuyucuyla buluşturma hedeflenmiş. Belli ki toplantıların her birinde ayrı ayrı olmak üzere Avrupa, Kuzey Amerika, Kuzey Afrika, Uzakdoğu ve Türkiye sinemasından iz bırakmış örnekler (Michael Haneke’nin Piyano Öğretmeni, Christophe Barratier’in Koro, Lars von Trier’in Deccal, Stephen Daldry’nin Okuyucu, Wim Wenders’in Paris-Texas, Lee Daniels’in Değerli, Giorgos Lanthimos’un Köpekdişi, Ferid Boughedir’in Terasların Çocuğu, Oliver Parker’ın Dorian Grey’in Portresi, Claude Sautet’nin Ayazda Bir Yürek, Reha Erdem’in Hayat Var ve Hayao Miyazaki’nin Gökteki Kale filmleri) psikanalitik bakış açısıyla yorumlanmış ve tartışılmış.

Filmler üzerinden yürütülen bu tartışmalara bir örnek olması açısından Bernhard Schlink’in eserinden uyarlanan Okuyucu filminin nasıl yorumlandığının ayrıntılarına inersek; psikanalist ve eğitimci olan Nayla de Coster, filmde, Yahudi soykırımının oluşturduğu etkinlerin kuşaklar arasındaki iletiminin incelendiğini vurgulamış. Yaşlı neslin suçluluğu (Hanna) ile ikinci neslin utancı (Michael) filmde nesilden nesle iletilmektedir. “İlişkilerinin başlangıcında Michael bir ergen ve Hanna ondan 20 yaş büyüktür ve iki nesil arasındaki ayrıma dair tam bir karmaşa söz konusudur. Hanna zaman zaman çocuğunu yıkayan ve onu besleyen bir annedir. Geceleri ise roller değişir ve Michael okuduğu kitaplarla Hanna’ya düşlemleme ve rüya görme imkânı veren ‘anneye özgü’ bir ruhsala alan sunar.” İşte bu noktadan sonra Nayla de Coster, Wilfred Bion’un kuramını hatırlatarak devam ediyor...

Arka kapak yazısında bu kitabın, bu iki disiplinin (sinema ile psikanaliz) ülkemizdeki etkileşimi üzerine odaklanan bir ilk kitap olma özelliği taşıdığı belirtilmiş, ancak 2007 yılında Burak Bakır’ın Hayal-et Yayınları tarafından aynı isimli bir kitabının da yayımlandığını hatırlamakta fayda var. Hatta 2001 yılında Okuyan Us Yayın’dan çıkan Psikiyatri ve Sinema kitabı da belki bu çerçevede değerlendirilebilir...

Matthew Quick

Umut Işığım

çev. Uğur Mehter

Feniks Kitap, 2012, 342 s.

Eski bir öğretmen olan Pat Salitano, yaşamında değer verdiği her şeyi yitirmiş bir adamdır. 8 ay yattığı rehabilitasyon merkezinden çıkmasının ardından her şeye sıfırdan başlama kararı alır ve ailesinin yanına döner. Tek hedefi kaybettiklerini geri almaktır. Öncellikle eski karısı ile tekrar bir araya gelmeye çalışır ve kariyerini bıraktığı yerden toparlamak ister. Fakat durum Pat için hayli zor gözükmektedir. Tam da bu dönemde tanıştığı Tiffany isimli gizemli komşu kadın, Pat'in hayatını bambaşka bir yöne çevirecektir. Zira Tiffany de ciddi zorluklar yaşamaktadır ve empati kurabildiklerini düşünerek, bir iyilik karşılığı Pat'e yardım teklif eder. İkisinin de önünde bir “umut ışığı” belirtmiştir... Umut Işığım filmini –henüz izlememiş olanları düşünerek, pek ayrıntıya inmeden– bu şekilde özetleyebiliriz. 4 Ocak’ta vizyona giren filmi halen birçok sinemada izlemek mümkün; hikâyenin uyarlandığı roman da raflardaki yerini çoktan almıştı zaten.

Oyuncuların şöhretinin de etkisiyle hiç kuşkusuz film, şu sıralar kitaba oranla daha göz önünde ama farklılıkların altını çizmeliyiz. Öncelikle, başkahramanımızın kitaptaki isim Pat Salitano değil, Pat Peoples. Örneğin rehabilitasyon merkezinde geçirdiği zamanın, hafıza kaybıyla ilgili kısmın, Pat’in babasıyla olan ilişkisinin de farklı olduğunu söylemeliyiz. Tiffany’nin de... Bir başka deyişle, aslında her zamanki gibi, herhangi bir hikâyenin filmini izlemiş olmak romanını okumaya engel değil.

Brad Thor

Kara Liste

çev. Mehmet Gürsel

Altın Kitaplar Yayınevi, 2012, 448 s.

Birbirine paralel ilerleyen ufak hikâyelerin sayfalar geçtikçe bir araya gelerek daha büyük bir olaya dönüştüğü, kısa kısa bölümlerle temponun yüksek tutulmaya çalışıldığı, karakterleriyle, kurgusuyla tam bir bestseller roman; dolayısıyla Brad Thor’un Kara Liste’sini bu niyetle eline alanların beklentilerini fazlasıyla karşılayacak nitelikte olduğunu söyleyebiliriz. Yine bestseller romanların olmazsa olmaz “kurgu-gerçek” ikileminin de ilk sayfadaki şu notla sağlandığını görüyoruz: “Bu romanda sözü edilen teknolojilerin tümü, Amerika Birleşik Devletleri hükümeti ve onun müttefikleri tarafından halihazırda uygulanan veya uygulanma aşamasının son safhalarına gelinmiş sistemlere dayandırılmıştır.”

Ülke güvenliği, terörist saldırı, komplo üçgeninde gidip geldiğimiz romanın yazar bilgisi bölümünde Brad Thor’un, üniversiteden mezun olduktan sonra “Ülke Güvenliği Çözümsel Kırmızı Hücre Programı”nda görev aldığı belirtilmiş; demek “bildiğin konularda yaz” düsturunu benimsemiş Brad Thor! Şimdilik Türkçede yalnızca iki kitabını (2011’de yine Altın Kitaplar tarafından yayımlanan Athena Projesi ve Kara Liste) okuma şansını bulduğumuz Brad Thor’un romanlarının filme çekileceğine dair haberler de hiç şaşırtıcı değil.

yay. haz. İlknur Özdemir

Kar İzleri Örttü

Kırmızı Kedi Yayınevi, 2012, 295 s.

Bir proje kitabı Kar İzleri Örttü. Bir ajansa bağlı yazarların “kar, yılbaşı, cinayet” içeren öyküleri (bu kitap için özel olarak yazdıkları öykülerinin) bir araya getirilmiş. Söz konusu yazarlar; Aslı Perker, Ayşegül Çelik, Barış Müstecaplıoğlu, Cem Selcen, Doğu Yücel, Ece Erdoğuş, Elif Tanrıyar, Gül İrepoğlu, Gülşah Elikbank, Hacer Yeni, Hakan Günday, İlknur Özdemir, Levent Mete, Menekşe Toprak, Mine Kırıkkanat, Nermin Yıldırım, Sibel Oral, Tuna Kiremitçi, Yazgülü Aldoğan ve Yekta Kopan. Her bir isim, iskeleti bir şekilde belli gibi görünse de, zaman zaman çok farklı noktalara taşımışlar öykülerini. “Kâh bir otobüste bir suça tanık olacaksınız kâh aşk yüzünden işlenen bir cinayete; kâh sevdiğinizi öldüreceksiniz kâh bir romanın içinde cinayet işleyip katil olacaksınız ya da çocuk katiller göreceksiniz. Fantastik dünyalara götüreni de var, çamlar altında romantik bir ortama da, başka ülkelere de.”

Kısacası hem ajansın, hem yazarların, hem yayınevinin hem de okurların “kazandığı” özel bir kitap olmuş Kar İzleri Örttü.